22.9.13

Felsebiyat'dan Arda Özgüven ile sohbet ettik !

yorum yap


Merhaba arkadaşlar, bugün Felsebiyat Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Arda Özgüven ile yaptığımız sohbeti sizlerle paylaşacağım. ''Felsebiyat da ne ?'' diyorsanız şöyle bir cevap vereyim: Bulabileceğiniz en güncel Sanat-Kültür yayınlarından biri; bunun yanında yazarların fikirlerinden çıkan metinlere ev sahipliği yapan dergi. Sadece Felsebiyat kadrosu yazmıyor, dilerseniz siz de blog ekinde yer alabiliyorsunuz.

Felsebiyat hakkımızda kısmı:


Resimİsmini Felsefe ve Edebiyat’ın birleşiminden alan Felsebiyat Dergisi, 2 Haziran 2011 tarihinde Arda Özgüven tarafından kuruldu. Her ne kadar yayıma başladığı günlerde editörlük koltuğunda Seda Bozatay otursa da, Şubat sayısından itibaren editörlük görevine derginin yazarlarından Cansu Kızılpınar getirildi.

Bitlis Kütüphanesi#BenimKahramanimSensinKardeşini BulMavi Umutlar gibi kampanyalarda önemli roller üstlenen Felsebiyat Dergisi, #otizmifarketyasamipaylas Kampanyası ve Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Felsefe Günü’ne de imzasını attı.

Epigramme eki ile tarihe bir yolculuk yapan Felsebiyat Dergisi, okuyucularının yaptığı çalışmaları değerlendirmek adına önce “Ayın Bloggerı” köşesini, ardından da “FELSEBİYAT BLOG” ekini kurdu!

Bünyesinde Prof. Dr. Sevil Atasoy ve radyo programcısı Olcay Tanberken gibi tecrübeli isimleri de barındıran Felsebiyat Dergisi’nin kadrosunu genç ve işinde uzmanlaşmak isteyen isimler oluşturuyor.






Dilerseniz Arda ile sohbetimize geçelim.

Merhaba Arda, öncelikle teklifimi kabul ettiğin için teşekkürler. Kendini bana ve okuyuculara kısaca tanıtır mısın ?
Merhaba, öncelikle bu sohbet ortamını oluşturduğunuz için ben size teşekkür ederim. Kendimi tanıtma konusunda pek başarılı olduğumu söyleyemem ama elimden geldiğince anlatmaya çalışayım. Her ne kadar Antalya’da başlamış olsam da dünyaya, hayatımın önemli bir kısmını geçirdiğim Ankara’ya ait kalan bir adamım.
Şehirlerarası yolculuklarda çocukluğun getirdiği oyunlarla başladığım bu yolda, zamanında “Acaba bunlar nasıl yazılıyor?” dediğim eserler gibi eserler çıkarmaya başladım. Bunların başında Atatürk Düşünce Derneği için yazdığım bir piyes ve tamamlanmamış tiyatro oyunlarım/romanlarım geliyor.
Tamamlanamamış bunca şeyin arasında, 2012 yılında çıkan ama yayınevi ile aramızdaki bazı sorunlardan ötürü satışında sıkıntı yaşadığım “Bir Çok Ben” adında bir şiir kitabım ve şuan yazmakta olduğum romanlarım mevcut.
Anadolu Üniversitesi Medya ve İletişim Bölümü son sınıf öğrencisi olup, 2 Haziran 2011’den beri Genel Yayın Yönetmenliğini yürüttüğüm Felsebiyat Dergisi’nin de kurucusuyum.
Bunların dışında kalan zamanımı da ailem ve sevdiğim kadına ayırıyorum.



Ne mutlu size, yazmak çok güzel şey ! Yeni çalışmalarını merakla bekliyorum. Asıl konumuza geçelim. 'Felsebiyat'  ! Felsebiyat nasıl ortaya çıktı? Bir şeyler mi yaşandı yoksa bu platformu oluşturma fikri bir anda mı aklına geldi?
Felsebiyat Dergisi’nin ortaya çıkmasında iki büyük ana etken olsa da, genel anlamda birden ortaya çıkmış bir proje olduğunu söyleyebilirim. Birinci etken, çalıştığım dördüncü gazetede, editörüm ile büyük sorunlar yaşamam olmuştu. Yazara ve emeğe hiçbir zaman değer vermiyordu. Sanırım kendi dergimin patronu olmama, onun bu davranışları sebep oldu.
Bir diğer etken ise alışveriş merkezleriydi. Bugün hangi şehirde, hangi alışveriş merkezine giderseniz gidin, dergi raflarında daima kadın cinselliğini sömüren dergiler göreceksiniz. “Peki, kadınları istismar etmeden bir dergi kurulamaz mıydı?” İşte bu soruyla yola çıktım ve ortaya birden Felsebiyat Dergisi çıktı.



Doğru bir tespit ne yazık ki. Felsebiyat’ın niteliği sanat dergisi olarak geçiyor, peki güncel sanat haberlerini, sanatsal yazıları tüm dallarıyla mı yoksa yalnızca belirli yönleriyle mi okuyuculara aktarıyorsunuz ?
Felsebiyat, içerik olarak ilk zamanlarda her ne kadar bir “kültür ve sanat” dergisi olma özelliği taşıyor olsa da, gün geçtikçe “Kültür, Sanat ve İnsan” dergisi kimliğini aldı. Bunun amacı aslında insanlara keyifli bir dergi sunmaktı. Dergi çatımız altında bulunan çalışmaların oyun haberlerinden, teknoloji haberine kadar geniş bir yelpazesi var. Bunun sebebi, bütün insanlara hitap edebilmenin çabası içerisinde olmamız. Ülkemizde insanlar sadece “kültür ve sanat” ile ilgilenmiyor, bunlarla ilgilenmese de dergi okumayı seven insanlar olduğunu unutmamak gerekir. Biz onları da hatırlıyoruz. 



Klasik bir soru olacak ama Felsebiyat'ı 3 kelime ile tanımlar mısın?
Kadın, adam ve çocuk…



‘Karanlıktan şikâyetçiyseniz ışık yakmayı deneyin' sloganıyla karşılıyor bizi Felsebiyat. Burada artmasını dilediğimiz kültür-sanatsever kitleye seslenişte mi bulunuyorsunuz ?

Aslında daha önce de söylediğim gibi, biz yola her ne kadar kültür ve sanat sevicileri için çıkmış olsak da, bir süreden sonra tüm insanlara hitap etme kararı aldık. Dergimizin rotasını buna göre belirledik. Bu yüzden, biz bu sloganı karanlıktan şikâyet eden tüm insanlar için kullanıyoruz. Karanlık bir cehaletin üstesinden, aydınlık bir bilginin geleceğini düşünen herkese sesleniyoruz aslında.



Sevil Atasoy, Olcay Tanberken, Volga Calderon... Bu büyük isimler derginin kuruluşunda rol oynadı mı? Yoksa siz mi kendileriyle iletişime geçip Felsebiyat ailesine katılmalarını sağladınız ?
Derginin ilk sayısından itibaren yazarlık yapmakta olan birkaç arkadaşımız mevcut şuan. Bunlardan birisi de sayın editörümüz Cansu Kızılpınar. Yani bu derginin kuruluş aşamasında “büyük bir isim” rol oynamadı.
Sevil Atasoy ile tanışmam ise önceye dayanıyor biraz. Okan Bayülgen ile TV8’de program sunmaya başladığından beri tanıyorum kendisini. Okan Bayülgen için bir süre yazmıştım, bu yüzden iletişim kurmamız zor olmadı.
Gerek Sevil Atasoy, gerekse ekibimizde yer alan diğer büyük isimleri ben editörümüz Cansu Kızılpınar’a öneriyorum; onunla yaptığımız ayaküstü bir toplantının ardından, karşı taraf da isterse bu isimleri Felsebiyat Ailesi’ne dâhil ediyoruz.
Sevil Hanım ya da diğer isimler dergimizin kuruluşunda rol oynayamadı fakat ne mutlu bize ki bu projeyi geliştirmemize büyük katkı sağlıyorlar. 




Dilerim ki siz de ileride bu yolda marka isimlerden biri olursunuz. Kadronuza dair, ekip arkadaşlarınız hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Kadromuz tecrübeli ve tecrübesiz olmaları fark etmeksizin yaptığı işe saygı duyan kişilerden oluşuyor. Samimi bir ortamda, samimi bir iş yapmaya çalışıyoruz. Dergi dışında gayet yakın ilişkiler kurduğum insanlarla birlikte çalışmak, Felsebiyat’ın seyri açısından daha başarılı oluyor. Biz birlikte iş yapmaktan keyif alan, iş dışında da bir şeyler paylaşan, güzel bir ekibiz.

Güzel işler samimi ortamlardan çıkıyor elbette, en güzel örneklerden biri olmuş Felsebiyat. Peki bu güzel iş ne derece yol alacak, Felsebiyat’ı yakın gelecekte nerede görüyorsunuz?
Bu biraz da okuyucularımıza bağlı aslında... Onlar ne kadar var olmamızı isterse, biz yakın gelecekte o kadar fazla ilerlemiş olacağız. Felsebiyat Dergisi, dizgini okuyucunun eline veren bir dergi.



Ben Felsebiyat gibi platformları ne yazık ki çok az görüyorum. Bu yüzden benim gözümde Felsebiyat kesinlikle çok değerli. Zaman ilerledikçe ülkemizde Kültür ve Sanata ilgi artacak mı, ne düşünüyorsunuz? Ki öyle olacaksa Felsebiyat'ın bu akıma öncülük eden isimlerden olmasını isterim.
Baktığımız zaman bizim kadar okuyucusuyla iç içe başka bir platform görmek zor oluyor. Keşke görsek de desteklesek fakat insanlar kendisini okuyan kesime, yeterince saygılı davranamıyor günümüzde. Son yaşanan Gezi olaylarında da gördük ki, halkın ve bilhassa gençliğin içerisinde büyük bir sanat sevgisi bulunuyor. Sokak sanatçıları, merdiven boyamalar, parodiler de bunları gösteriyor. Eğer gençlerin ve sanatın önündeki baskı bir nebze azalırsa, kültür ve sanatın daha iyi yerlere geleceğine inanıyorum. Eğer ki sanat için değerli mekânlar kapatılmak yerine, yenileri yapılırsa; bu ülkede sanat birçok sorunu çözecektir.



Çok önemli bir noktaya değindin. Ülkemiz çağdaşlaşmalı, gerici zihniyet silinmeli. Maalesef toplumumuzun büyük kısmı sanattan uzak, sanat yerine değersiz birkaç diziye körü körüne bağlanıyorlar. Sadece toplum değil, aydınlık yolunda öncülük etmesi gereken kimseler de aynı şekilde sanat-kültür ile farklı kaldırımlardan ilerliyorlar. Gerçi sanatsız ne tarafa doğru ilerlenir ? Kim bilir... Konumuza dönelim. Felsebiyat dergisi Blog eki ile geliyor. Böylece her sayıda farklı yazarlardan farklı metinler tadıyoruz. Bu eke şuan için talep ne derecede?
Felsebiyat Blog, dergimizin tamamen okuyucuları için ayırdığı bir ektir. Moderatörlüğünü, dergi yazarlarımızdan Tuğba Ekşioğlu yapmakta. Blog ekini kurmadan önce, web sitemizde ayın bloggerı adı altında yapmış olduğumuz bir yarışma vardı. Her ay web sitemizde yayınlanan bloglardan en çok okunanı seçip, yeni sayımıza alıyorduk. Katılanlar fazlalaştıkça, bu projeyi geliştirmek istedik ve sonunda Felsebiyat Blog çıktı. Böylece yüksek katılım alsak dahi herkese geri dönüş yapabiliyoruz.



Bu ekte yer almaya talep ne derecede?
İnsanlar Felsebiyat Blog’u duydukça, çevrelerine duyuruyorlar. Bu zincir başladığı günden beri büyümekte ne mutlu ki. Başlarda gelen katılımın çok üzerinde yer alıyoruz şuan. Ama yine de geri çevirdiğimiz insan olmadı ve uç durumlarla karşılaşmadığımız sürece de olacağını sanmıyorum.
Felsebiyat Blog, yazılarını, çizimlerini ya da çektikleri fotoğrafları bir yerde yayımlatmak isteyip de yayımlatamayan herkesin dergisi aslında. Patronu, halk… Biz kendilerinden sadece, her ayın 15’ine kadar içerisinde dini, siyasi ya da etnik tartışma yaratmayacak bir çalışmayı blog@felsebiyatdergisi.com adresine yollamasını istiyoruz, hepsi bu.




Felsebiyat dışında Türkiye’de ses uyandıran #otizmifarketyasamipaylas projesine öncülük etmişsiniz. Bu proje hakkında kısa bir bilgi verir misiniz?
Bilindiği gibi Nisan ayı, tüm dünya genelinde Otizm ayıdır. Biz de dergi olarak bu tür önemli konularda çeşitli çalışmalar yapmayı seviyoruz. Otizmli annelerin hemen tanıyacağı dostum M.İrem Afşin’e bir akşam mesaj gönderdim ve ona “Nisan’da ne yapıyoruz?” dedim. İşte bu kampanyanın fitilini böyle ateşledik.
Ardından sabahlara kadar internet üzerinden edilen sohbetlerin ve sosyal medyanın da gücüyle, önce kampanyamızın viral filmi büyük haber kanallarında yayınladı, ardından da gönüllü insanlar sayesinde elden ele ulaştı. Hatta öyle ki, Twitter TT listesinde de yer aldık.
Türkiye’nin çeşitli yerlerinde Otizmli kardeşlerimiz için çeşitli etkinlikler düzenledik. Ben de dergi yazarlarımızdan Sıla Paylar’ın Antalya’da düzenlediği "Akdeniz Üniversiteli Gençler Otizmli Çocuklar İle Kaynaşıyor" etkinliğinde “Bir Çok Ben” kitabımı Otizmli kardeşlerimiz ve aileleri için imzaladım.

#otizmifarketyasamipaylas projesi








Yeni projelere öncülük etmek istiyor musun?
Kesinlikle yeni projelerde öncülük etmek ya da içerisinde yer almak isteriz. Bu bizim için mutluluk verici bir iş. 


Çok teşekkür ederim Arda bu güzel sohbet için, dilerim ki Felsebiyat bağımsız, gelişmeye devam eden, günden güne güzelleşen bir oluşum olarak yoluna devam eder. Sen de yeni projelerle daha sağlam ilerlersin kariyerinde. Kendine iyi bak, tüm Felsebiyat okurlarına selamlar!
Ben özgür bir platforma konuk olduğum için teşekkür ederim. Okuyucumuz, bizi takip etmeye devam ettiği sürece, Felsebiyat her türlü devam edecektir. İsimler değişir belki ama sanat yaşamaya devam etmeli…


Biz de Özgür Platform olarak Felsebiyat'a ve #otizmifarketyasamipaylas Projesine destek oluyoruz. Kültür-Sanat sever biriyseniz Felsebiyat'ı sakın gözden kaçırmayın. 
Umarım ülkemizde daha çok Felsebiyat'lar, daha aydınlık ve daha özgür-bağımsız platformlar oluşur.



 




0 yorum:

Yorum Gönder

ShareThis

"+ .